Düğün GünüKöy düğünlerinde, eskiden beri silah atılır, birçokinsan "kör "bir kurşunla hayatını kaybeder. Hikaye-sini anlatacağım, olay, bundan beş sene önce geç-mişti...O zaman o köyde, kan davası vardı, ben köye yeni tayin olmuştum...Genç bir öğretmen ola-rak, öğrencilerimin ruh dosyasını tutarken, tesadü-fen, ailelerin bir birine düşman olduğunu öğrendimTörelerin, şıhların, köylü üzerinde o denli etkisi var-dı ki, köylü kadını doğuracağı zaman, taştan medetumuyordu...Hastalandığı zaman, kadın , namahrem diye doktora götürülmuyordu. Şıhın, her dediği ka-nun yerine geçiyordu. Kışın çok uzun olduğu, yazın kısa olduğu bu köyde, insanlar hayvanlarla birlikte yaşıyordu..Yeryataklarında, çocuklar ile , anne ve baba birlikteyatıyordu..Kızlar, daha erken bulüğe girdiği içinonüç yaşına basınca, kocaya veriliyordu. "Çocuk yaşta kızınızı niye veriyorsunuz ?"deyince. "VallahaGurban, bir boğaz eksilir !"diye kendilerini haklıgöstermeye çalışıyorlardı..Töre, köylülerin hayatın-da o kadar etkindi ki, kız, sevdiği bir erkekle evle-nemezdi. Şıhın, veya köy ağalarının etkisi büyüktü.Seçme hakkı bile yoktu, köy delikanlısının...Akrabaevliliği yaygındı...Erkek çocuk, aile içinde üstün biryere sahipti, daha ilkokula giden erkek çocuğunun eline, kaleşenkof tutuşturuluyordu. Evler seyrekti. Yazın yaylaya çıkılırdı. Ağalarınkendilerine ait, özel konakları vardı, silahlı adamlarıvardı. Ağalar arasında, tarla yüzünden ,kadın yü-zünden kavga eksik olmazdı, D...ceza evinde ya-tan üç hükümlüden biri bu köydendi..Düğünler, renkli olurdu. Ağaların düğünü başkaolurdu. Koyunlar kesilir, kazanlarda etler haşlanırsofralar kurulur, bir kuş sütünün eksik olduğu sofralarda, her çeşit et yemeğinden tutun, tatlıyasebze yemeğine, elma, armut, şeftali, muz , türlü meyveler, ve rakı, şarap, bira ile süslü masalardamilletvekillleri, aşiret ileri gelenleri, komşu köydenokuntuya gelenler yer-içerdi. Jandarma komutanıtarafından , köyde silah atılması yasak edildiği hal-de, yine, kafayı bulan gençler, hatta milletvekillerisilah atarlardı...Her sene, düğünde, bu yüzden, ser-seri kurşunla bir erkek, yahut kadın, kız, çocuk ,yaşlı vurulurdu..Köy Muhtarı, imam, düğünlerde silah atılmasınıönlemek için çok çalıştık ama, ne yazık ki önleye-medik...O acı olayı ta ki yaşıyana kadar.* * * *Osman, Zor ağanın tek oğluydu. Esmeruzun boylu, siyah saçlı, iri kemikli, geniş omuzlu birdelikanlıydı. Ağa oğlu olmasına rağmen, kimsenin kalbini kırmamıştı bu güne kadar...Fakir köy kızla-rının düğünne gider, onlara altın takar, köylününbir sıkıntısı olunca yardım eder..Marabaya, iyi davranır, çok yakışıklı olduğu için, kızların kalbindeayrı bir yer ederdi.Babası, yaşlanınca, tahsilini yarıda bırakarak aşiretinin başına geçmişti. Cano, kız, sözlüsüydü.Uzun boylu, esmer, siyah saçları ta topuklarına ka-dar uzanan, burnu hızmalı, bir Acem kızıydı. O gün, Osman , babasının dostu bir ağanın düğününe davet edilmişti, Damların üstüne çıkan kadınlar, kızlar, çocuklar, çalan davul-zurnanın ahengine kendini kaptırmış, halay çekiyorlardı. Deli Apti, Cano kızın ağa oğluna varmasını içinesindiremiyordu. Kızı, bir düğünde görmüş, o gün-den sonra, aklı-fikri ona takılıp kalmıştı.Yaşlı annesi, "Oğlum, davul da dengi dengine ça-lar, Cano kız, ağa kızı, senin gibi yanaşmaya varırmı ?" diye vaz geçirmek için, çok uğraşmış, benimo Osman denen adamdan neyim eksik ana ! Benondan da yakışıklıyım, onu da bir ana doğurdu be-n, de, ölünce, mal-mülk para etmiyor, zengin de fakir de kuru bir kefene sarılyor !"diye öfkeyle karşıçıkmıştı.Osman'ın , bir ağanın oğlunun düğününe davetedildiğini duyunca, köyün yanından geçen şoseyeçıkmış, bir otobüse el kaldırarak , binmiş, düğününolduğu köyün yakında inerek, köye yürüyerek gitmişti. Büyük bir bahçenin içine atılan masalardadüğüne davet edilenler, hem yemek yiyor, hem de içiyorlardı. Davetliler arasında Osman da vardıBaşında kahverengi bir kasket, ayaklarında körüklüsiyah çizmeler, beyaz bir gömlek, lacivert bir ceketaltında bej bir pantolon, halaya durulduğunda, kız-ların gözü ondaydı. Cano kız, gözlerini, delikanlılararasında, halay çeken Osman'dan ayırmıyordu. Damların üstünde, düğün evinin önünde, iğne atsanyere düşmeyecek kadar kalabalık vardı. Deli Apti, Osman'ın her hareketini dikkatle izli-yordu. Kadınlar arasında, halay çeken erkeklerebakan Acem kızı, güzelliği ile hemen dikkati çekiyordu. Gözleri hep nişanlısındaydı Osman'ın...Apti, hırsından ağzına kadar dolu rakı bardağını bir yudumda tepesine dikti...Kafasının içinde sankibinlerce arı vardı...Vızıldıyordu...Gözleri kanlanmış-tı. Çatalla batırıp bir kavun dilimi aldı, avı geldi, geriağzından çıkardı...Halay , devam ediyordu. Abdi, belinde, duran silahı yokladı. Düğün evinin daha dakalabalıklaşmasını bekledi. Akşam olmuştu. Renklilambaların ışığında, davul-zurna sesleri ortalığıyıkıyordu. Halay, hızlanmıştı. Osman, başta, elindebeyaz bir mendil, dönüp duruyordu. Silahlar çıkarılıp atılmaya başlandı. Apti, de kalabalığın ara-sına girdi, silahını çıkarıp ateş etmek istedi Tabancayı yukarı tuttu, tutukluk yapmıştı, tetiğedokundu, içinden küfretti, sonra tabancanın namlusunu yana çevirdi, ve tetiğe tekrar dokundu.Osman, tam alnının ortasından vurulmuştu, sendeledi, Cano çılgın gibi kalabalığın arasına daldı"Osmaaaan !"diye bağırdı. Halay çeken erkeklerde donmuş kalmıştı. Deli Apti, o şaşkınlıktan yarar-lanarak, bir kanadı kırık avlu kapısından dışarı çıkıpgitti.Osman, yerde cansız yatıyordu. Alnındakoyu bir kan, vardı, işliğine akıyordu.
DÜĞÜN GÜNÜ hikayesini okudunuz.Bu hikaye 5578 kez okundu.
www.elamisali.blogspot.com Türkiye'nin En güzel Aşk,sevgi,Şiir,Hikaye,sitesindesiniz. [Yorumlarınızı ve İsteklerinizi Yazmayı unutmayınız]...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder