Gece başlayan yağmur, sabaha doğru kesilmişbahçedeki meyve ağaçlarının ,yeşil yaprakları üze-rinde, inci gibi parlayan yağmur damlaları kalmıştı.Hasan, çeşmede elini yüzünü yıkadıktan sonra, balkonda , ipe çamaşır asan kız kardeşine "Zehra !Oturma odasında, ceketim var, cebinden sigaramlaçakmağımı getir !" diye seslendi. Genç kız, "şu çamaşırları asıyım da getirirm abi !"dedi..Evin tek erkek çocuğuydu, babası ölünceannesi, " oğlum bundan sonra baba ocağını sentüttüreceksin !" dedi..Çarşının içindeki nalburiyedükkanını artık o işletecekti. Sabahları, erkenden kalkıyor, dükkanın yolunu tutuyordu. Annesi :"Hasan!ım işlerin nasıl ?" diye soruyor, o " iyi !"diyordu kısaca...Çok konuşmayı sevmezdi,kasabada, en ağır başlı delikanlı olarak o gösteri-liyordu. "Hüseyin efendi, hatır gönül bilirdi, oğlu daona çekmiş !" diye övüyorlardı. Ne zaman, kasabaya, kör Bilal geldi, kasabanın tadı tuzukalmadı. Kahvede, delikanlılar , gruplara ayrıldı.Kör Bilal'dan korkanlar onun yanında yer aldıOna kızgın olanlar ise, Hasan'ın yanında yer aldıHasan'ın çocukluk arkadaşı Halime' ile evlenece-ği, bir kaç güne kadar söz kesileceği çeşme başında kadınlar arasında konuşulmaya başlanmıştıKör Bilal , bir otobüste muavindi, kızı K....'ye kalkan bir minibüste görmüş, çok beğenmiş, sorup soruşturunca, İmam Feyzullah Efendinin kızıolduğunu öğrenmişti. O günden sonra, kızı almakiçin, mahallenin namlı dullarından Kara Fatma'yıbir ıssız sokakta yakalayarak, "Fatma, abla, sendelikanlı adamın halinden anlarsın, şu Feyzullah Hoca'nın kızının ağzını ara bakalım, duyduklarımdoğru mu ? Hırdavatçı Hasan'la evleneceğinin aslıvar mı ?" diye sordu. Genç kadının takma altın kap-lama dişleri parladı, "aslanım, o iş kolay ! Şu FakirFatma ablanı gör !" diye güldü. " Biz , kaçın kurra- sıyız, hele şu Halime kızın gönlünü bir çel, iste ben-den, ne istersen !" dedi..* * * *Halime, onyedisine yeni basmıştı. Yeşil gözleriışıl ışıldı...Uzun boylu, sarı saçlı, ceylan gibi ürkektiBabası, Dikiş Nakış Kursundan , delikanlılar rahatvermiyor diye çekip almış, kız artık sokağa çıkama-dığı için, evde, görücüleri beklemeye başlamıştı.Hasan'ın annesi , duvar komşusu olduğu içinarada sırada Feyzullah Efendinin evinin kapısınıçalıyor, hanımı Dürdane ile oradan burdan konuşur-ken, lafı döndürüp dolaştırıp, " kızın güzelliğindenelinin çabukluğundan, hamaratlığından dem vuru-yordu. Dürdane Hanım, "İçin rahat olsun kardeşHasan'dan başkasına vermem , efendi bir çocukFeyzullah Efendi de beğeniyor !"diye içine soğuksu serpiyordu...Ama yine de Nuriye hanım, endişeediyordu. Kör Bilal'ın , Hasan'ı tenha bir sokakta kıstırıp şişleyeceği haberi kulağına geliyordu...Fısıltı gazetesi, çeşme başlarında, kahvelerde"Hasan'ın öldürüleceğini yayıyordu."Kör Bilal kalleştir, yazık olacak delikanlıya !"" Hasan, bileği kavi delikanlıdır, bir şey yapamaz" Bilal'ın köpeği, çok, Hasan yalınız ! "* * * *, Yaşlı kadın, gözleri yaşlı, " oğlum, gel şu kızı aklından çıkart ! Kör Bilal , diş biliyormuş sana dedi..Delikanlı, " o itten korkup sevdiğim kızdan vazgeçmem ana ! Isıracak it dişini göstermez !"dedi* * * *Zehra, sigara ile çakmağı getirdi. Hasan, birtaşın üstüne oturmuş, sağ eli çenesinde dalmışgitmişti uzaklara." Abi , sigaranı çakmağını getirdim !"dedi. Konuşmadan aldı, dut ağacında zincirle bağlıAlman kırması Kurt köpeğinin yanına geldi.Köpeğin başını okşadı, köpek, sahibine bağlılığınıgarip sesler çıkararak gösterdi. Sonra, çeşmeyetakılı hortmu alarak, bahçenin etrafındaki kavakağaçlarını sulamaya başladı. Ama, aklı fikri, duvarınöte tarafındaki, kırmızı kiremitli, iki katlı konaktaydıHortumu yere atarak, duvarın yanına geldiHalime, bahçenin içinde, bir şeftalı ağacının dibindeelinde bir kasnak, işliyordu, ve arada sırada da birtürkü söylüyordu. Sesinin çok güzel olduğunu ilkllk kez öğreniyordu. Gülümseyerek onu dinledi.Kız, kendisini dinleyen biri olduğu kuşkusuna kapı-larak, iki yanına baktı. Sonra kalkıp içeri gitti.Yeleğinin cebinden çakmağı alarak, dudaklarındakıstırılı sigarayı yaktı, dumanını içine çekerek birmüddet, bahçede oturdu. Sonra, kavak ağaçlarınindibine attığı hortumu alarak, domates, biber ve patlıcan ekili sebze karıklarına attı. Hortumdanakan tazyikli su, karıklara dolmaya başladı. Birkarık sulanınca diğerine tuttu. Babasının ölümünden sonra bahçe ihmal edilmiştiKendisini suçladı. "Rahmetli, meyve ağaçlarına çokiyi bakardı, tek tek sular, dallarını budar, aşılardı...Bizde iş yok, her tarafı tırtıl sarmış diye söylendi.Gerçekten de yaprakların üzerinde tırtıl ağı vardı.İçinde siyah kurtçuklar görünüyordu. "Ağaçlar zamanında ilaçlanmazsa bu sene meyvealamayız !"diye söylendi . Sonra, köpeğin, başında-ki, zinciri çözdü, serbest kalan köpek, sahibinin üzerine atlamaya başladı. Bir süre köpekle oynadıSonra, kiraz ağacının dibinde serili kilime uzanarakuyumaya başladı. Pazar günleri, yazsa, bahçede geçirirdi günlerini çoğu kez..Bazan, köyden amcasının oğlu gelirdi..Dükkanda, oturup oradan buradankonuşurlardı. O da bekardı. "Of of amca oğlu , sen bekar ben bekar !"diyesıkıntıdan sigara üstüne sigara içerlerdi.* * * *Halime, nin verdiği ipek mendili hala saklıyorduYeni diktirdiği ceketinin üst cebine yerleştirdiği beyaz mendil, sevdiği kızdan bir hatıraydı ona"Hasan, bir gün ben uzaklara gidersem, bubeyaz mendil, sana hatıram olsun, beni an !" demişti, Orta Okulda okurken. Ayni sınftaydılar.O günden sonra hiç birbirinin yüzünü görememiştiAnnesi, en son, bir düğünde görmüştü kızı"Halime'yi bir görsen oğlum, kız daha dagüzelleşmiş, yanımdaki masadaydılar. Ara uzakolduğu için yanıma gelemedi...Belki de babasındançekindi !" "Ana sabrım kalmadı, hani Halime'yi istemeyegidecektiniz...! Köyden Hüsrev amcam da gelsin, gidip isteyin kızı !" * * * *Feyzullah Efendi'nin, bir sabah, evini bir kamyona yükleyip gittiği duyuldu. Nereye gittiğinibilen olmadı, aniden göç etmesi çeşitli dedikoduyasebep oldu. Mahallede iki kadın bir araya gelince"kardeş, göçeceklerini herkesten gizlemişler !"diye konuşmaya başlıyorlardı. Kahvede de o yazhep konuşulan konu, Feyzullah Efendinin etrafındadönüyordu. Kimi Kör Bilal , tehtit etmiş Hoca Efendiyi diyordu kimi de memlelet özlemi ağırbastı, Tekirdağa gitti diyordu...* * * *Hasan, sevdiği kızın ailesinin göç etmesine şaşırmıştı. Hem de çok üzülmüştü. Annesine çokkızıyordu. "Ah ana ! Halime ile evlenmem artık hayal !" diye söylendi. Ve bakışları bir noktayadikildi, ve "Aaaaah !" diye derin bir iç çekti. O günden sonra, Feyzullah Efendi'den iki mektupgelmişti dükan komşusuna. Mektupta ," Süleyman Efendi, bizleri sorarsan hamdolsunsıhatimiz yerindedir...Halime'yi bir akrabamın oğlu-na verdik, çocuk, Almanya'da işçi, bir fabirkadadiye yazıyordu. Zarfın üstündeki adreste Ç....Postane damgası dikkati çekiyordu. * * * *Hasan, göz yaşlarını tutamadı. Ceketinin cebinden çıkardığı beyaz ipek mendil, elinde duru-yordu. Aldı, kokladı, ve ağzından "Ah Halime !"çıktı.* * * *Kör Bilal, Feyzullah Efendinin, bir gece kimseyehaber vermeden evi yükleyip memleketine gitme-sine çok sinirlenmişti..Öfkesinden, usturaylabileklerini kesmiş, hastaneye zor yetiştirmişti arkaşları. Gözlerini açınca, ilk işi "sigaranız varmı ?"oldu. Sonra, gözleri dumanlı, daldı gitti
BEYAZ MENDİL hikayesini okudunuz. Bu hikaye 3244 kez okundu.
www.elamisali.blogspot.com Türkiye'nin En güzel Aşk,sevgi,Şiir,Hikaye,sitesindesiniz. [Yorumlarınızı ve İsteklerinizi Yazmayı unutmayınız]...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder